DSÖ Türkiye Program Yöneticisi Prof. Dr. Toger Ergüder, tüm dünyada yeni vaka sayısı ve ölümlerin arttığını söyledi. Prof. Dr. Ergüder, “Bugün itibarıyla vaka sayısı 8 milyonu aştı, ölüm sayıları da 450 bini geçti. Salgının merkezi daha çok Amerika kıtası oldu. Tüm görülen yeni vakaların ve ölümlerin yaklaşık yarısı burada görüldü.
Dünyada da salgın yavaş yavaş başka ülkelerde de yeniden görülmeye başladı ve en son Çin’de de ilk defa uzun bir zaman sonra 100’e yakın vaka görüldü. Bu nedenle dünya bir yandan mevcut salgınla mücadele ederken bir yandan da yeni vakaların başka kıtalarda görülmemesi için gerekli önlemleri almaya çalışıyor” dedi.
‘BAĞIŞIKLIK DÜZEYİ DÜŞÜK ORANDA’
Prof. Dr. Ergüder, DSÖ’nün salgının ne zaman biteceğine dair bir öngörüsünün olmadığını ifade ederek, “Bu konuyla ilgili birkaç tane senaryo var. Ya bu salgınla ilgili bir aşı bulunacak ve yaklaşık dünyadaki 7 milyar insan aşılanacak ya da bir ilaç bulunacak veya virüs bir mutasyona uğrayarak ve insanlarda hastalık yapmayacak hale gelecek. Üçüncü bir seçenek ki bu kötü bir seçenek; toplumun yüzde 60’ı bağışıklık kazanacak ve virüs bulaşacak insan bulamayınca da ortadan kalkacak.
Ama elimizde ne bir aşı var ne bir ilaç var. Yapılan tüm çalışmalarda da bağışıklık düzeyi halen çok daha düşük oranda. O nedenle şuan maske takmak, 1.5 metrelik sosyal mesafeye uymak ve el yıkamaktan başka hastalıkla mücadele etmek konusunda bilinen bir yöntem şuan ne yazık ki yok” diye konuştu.
‘BUZ DAĞININ GÖREBİLDİĞİMİZ KISMI’
Prof. Dr. Ergüder, virüsün aktif bir şekilde halen ortada dolaştığını ve bulaşma riskini kaybetmediğine dikkat çekerek, “Türkiye’de de ne yazık ki son 4 gündür vakalar artıyor; ama şunu unutmayın dünyada şu anda bizim tespit edebildiğimiz vakalar sadece buz dağının görebildiğimiz kısmı.
Şu an her gün görülen yeni vaka sayısını 6-7 ile çarpmak lazım. Sonuçta bizim bu testleri yaptığımız cihazlar anca yüzde 60 oranında doğru sonuçlar verebiliyor. Bu virüsü taşıyanların yüzde 80’i hiçbir belirti göstermiyorlar. Bunlara biz asemtomik diyoruz. Yani bu hastalık öncesinde belirti göstermiyorlar ama bunlar virüsü bulaştırabiliyorlar. Yani yüzde 80’in asemtomik olması, test yapılan cihazların duyarlılığının düşük olması sebebiyle tüm dünyada da Türkiye’de de bulunan vaka sayılarını en az bir 6-7 ile çarpmak lazım” ifadelerini kullandı.
‘TÜRKİYE, SALGINI ÇOK İYİ KONTROL ETTİ’
Türkiye’nin en başından beri salgınla ilgili olarak birçok tedbir aldığını hatırlatan Prof. Dr. Ergüder, “Türkiye birçok ülkeden önce sınırları kapattı, sokağa çıkma yasağı koydu ve özellikle 65 yaş üstü ve gençleri çok iyi korudu. Okullar tatil oldu.
Bu konuda önlemlerimiz çok iyiydi. Tüm bu alınan önlemlerin sonucunda da Türkiye’de ölüm sayıları diğer ülkelerle kıyaslandığında aslında çok düşük oldu. En önemlisi Türkiye’de hükümet, Sağlık Bakanlığı Bilim Komisyonu’nun aldığı tüm önlem ve kuralları uygulamaya soktu. Diğer tüm bakanlıklar da Sağlık Bakanlığı’na destek vererekten çok iyi bu durum kontrol altına alındı. Bu kontrolün devam etmesi için de bizim de toplum olarak Sağlık Bakanlığı Bilim Komisyonu’na destek verip bu kurallara uymamız gerekiyor. Sosyal mesafeye, el yıkamaya ve maske takmaya devam edersek bu yükseliş tekrar düşecektir.
Umudumuz Türkiye’de her gün görülen yeni vaka sayısının onlu sayılara düşmesi. Türkiye en başından beri bu salgını çok iyi kontrol etti ve çok iyi önlemler aldı. Fakat bizlerin bireysel olarak bu kurallara uymaması salgının yeniden artmasına ne yazık ki sebep olabiliyor” dedi.
‘TÜRKİYE BÜTÜN ŞEFFAFLIĞIYLA VAKALARI BİLDİRİYOR’
Prof. Dr. Ergüder, dünyadaki bazı devletlerin koronavirüsten dolayı ölen kişilerin sayısını doğru bildirmediği şeklinde gelen yorumları ise şu şekilde değerlendirdi:
“Bununla ilgili DSÖ birkaç tane rehber yayımladı ve bu konularla ilgili DSÖ tüm ülkelere tavsiyelerde bulunur ve ülkelerden de bu tavsiyelere uymaları beklenir.
En başından beri ülkelere hangi vakaları bildirecekler hangi durumları bildireceklerine dair bilgiler verildi. Türkiye’de en başından beri bizim PCR dediğimiz testte pozitif olan vakaları düzenli olarak DSÖ’ye bildiriyor.
Pek çok ülke de bu şekilde bildiriyor. O nedenle orada bir sorun yok. Türkiye bütün şeffaf ve açıklığıyla bütün vakaları DSÖ’ye günlük olarak, uluslararası sağlık tüzüğüne göre bildiriyor.
Fakat bu dünyada olan bir tartışma. Bir salgın durumunda bu sayılarla uğraşmak çok mümkün olmuyor. Çünkü sizin öncelikle göreviniz hastanede yatan hastalara sağlık hizmeti sunmak, onları bir an önce iyileştirmek oluyor. Yoksa dediğim gibi burada DSÖ’nün Türkiye ile ilgili hiçbir kaygısı ya da şüphesi yok” ifadelerini kullandı.
20 KAT ARTTI!
Sağlık Bakanlığı Corona Virüs Bilim Kurulu Üyesi ve Kayseri Şehir Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. İlhami Çelik, birçok bölgede yapılan düğün yemeği, kahvaltı programı, asker uğurlama, nişan gibi etkinliklerin koronavirüs vaka sayısını artırdığını söyledi. Prof. Dr. Çelik, “Hastanemizde günde 2 pozitif vakamız varken şimdi 30 ile 40 vaka arasına çıktık” dedi.
Prof. Dr. İlhami Çelik, pandemide en önemli unsurun vatandaşın kendisi olduğunu belirterek, “Toplum nasıl hareket ederse ona göre yol alırsınız. Her insanın başına polis, jandarma ve bekçi dikemeyeceğinize göre insanlarımızın uyacağı kurallar var. Cumhurbaşkanı ve Sağlık Bakanı her gün söylüyorlar. Bizim ciddi bir şekilde dikkat etmemiz gerekiyor. 1 Haziran normalleşmenin başladığı süreydi. Biz bunu azaltırken ‘yeni normal hayat’ demiştik. Yeni normalden bahsederken de sizin eskiden olduğu gibi insanlarla tokalaşmak, yakın mesafede oturmak ve sarılmak gibi eylemleri yapmamanız gerekiyordu. Sosyal mesafeyi korumanız ve maskenizi asla çıkarmamanız gerekiyordu. El hijyeninize de dikkat etmeniz gerekiyordu. Maalesef bizler tedbirlere uymuyoruz. Koronavirüsten önceki yaşamımıza döndük. Sanıyorum ki bunlar yanlış anlaşıldı” ifadelerini kullandı.
‘GÜNDE 2 VAKADAN 30-40 VAKAYA ÇIKTIK’
Birçok bölgede yapılan düğün yemeği, kahvaltı programı, asker uğurlama, nişan gibi etkinliklerin vaka sayısını artırdığının altını çizen Prof. Dr. Çelik, “İnsanların kendi oto kontrollerini yapması gerekiyor. Başkalarıyla bir araya geldiğiniz zaman mutlaka üç önlemi almanız gerekir.
Biz düğünlerin dışarıda açık alanlarda yapılması gerektiğini söyledik. Cenaze törenlerine gidiliyor. Orada bu kurallara uyulması gerekirken kurallara uyulmadığını görüyoruz. Asker uğurlaması gibi görüntülere şahit olduk.
Bunların eskiden yapılandan hiçbir farkı olmadığını söyleyebilirim. Bunlardan uzak durmazsak, sonuç kaçınılmazdır. Günde 2 pozitif vakamız varken şimdi 30 ile 40 vaka arasına çıktık. Dolayısıyla vaka sayımız artıyor, buna çok dikkat etmemiz gerekiyor. Zinciri bir yerden koparırsanız, bu çabanız boşa gidecek” ifadelerini kullandı.
‘MASKE AKSESUAR DEĞİL’
Maskenin kurallara uygun şekilde kullanılması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Çelik, “Maske takmanız yetmiyor, aynı zamanda maskeyi de kuralına göre takmanız gerekiyor.
Medyada maskelerin nasıl takıldığını görüyoruz. Burnu açıkta bırakacak şekilde maske takılıyor. Bunların bir anlamı yok. Çünkü insanın en iyi nefes aldığı yer burnudur. Çoğumuz ağzımız açık nefes almayız.
Burnun da temizleme fonksiyonları var. Bu yüzden burnumuzu kullanırız. Yemek yerken veya içerken maskenizi çıkarıyorsunuz; ama başka insanlarla sosyal mesafenizi korumaz ve önünüze dönük nefes alıp verirseniz buradan bulaşması kaçınılmazdır. Maske bir aksesuar değil, bir zorunluluk olmalı ve kuralına uygun takılması gerekir” diye konuştu.
‘TOPLU KAHVALTI, DOĞUM GÜNÜ PROGRAMI YAPANLAR VAR’
Kayseri’de karantina altında alınan konut sayısında artış olduğunu, son olarak tedavi altına alınan kişilerin toplu kahvaltı organizasyonundan geldiğini söyleyen Prof. Dr. Çelik, “Kayseri’de son dönemde karantina altına alınan bir yerde komşular arası kahvaltı organizasyonu yapmışlar.
Doğum günü kutlamasından dolayı yatan var. ‘Bunlar yapılmasın’ demiyoruz; ama sosyal mesafe kuralları ve bilim kurulunun yayınladığı bir rehber var. Sizin nerede duracağınız ve aranızda ne kadar mesafe olacağına dair her şey belirtilmiş durumdadır. Kurallara uyamayacaksanız, sonuç kaçınılmazdır. İnsanlar mecburi sebeplerden dolayı karantinaya alınıyor. Pozitif olanları yatırıyoruz” ifadelerini kullandı.
KONYA’DA KAPASİTE DOLUYOR
Konya’da pandemi hastanesi olarak belirlenen iki hastanenin kapasitenin dolması üzerine yeni tespit edilen vakaların mağduriyet yaşamamaları adına bulundukları yerlerdeki hastanelere müracaat edebilecekleri ve tedavi altına alınabilecekleri öğrenildi.
Edinilen bilgiye göre, Konya’da normalleşme sürecinin ardından korona virüs vakalarında artış yaşandı. Daha önce kentin pandemi hastanesi olarak belirlenen Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Beyhekim Devlet Hastanesinin kapasitesinin vaka artışları nedeniyle dolduğu öğrenildi.
Yeni tespit edilecek vakaların, vatandaşların mağduriyet yaşamamaları adına bulundukları yerlerdeki hastanelere müracaat edebilecekleri ve o hastanelerde tedavi altına alınabilecekleri kaydedildi.
İlçelerde tespit edilen hastalarında, ilçelerdeki hastanelerde tedavi altına alınacağı öğrenildi. Kentte yaşanan vaka artışının Sağlık Bakanlığı tarafından da takip edildiği belirtildi.
MANİSA’DA İKİNCİ HASTANE
Yeniden normalleşme süreci sonrasında korona virüs salgınında artışın başlaması üzerine pandemi hastanesi olan Manisa Merkezefendi Devlet Hastanesinde yaşanan doluluk nedeniyle Covid-19 testi pozitif çıkan ancak ağır semptomlar göstermeyen hastaların Manisa Şehir Hastanesine sevk edilerek tedavilerine devam edildiği öğrenildi.
Türkiye’de 1 Haziran itibariyle başlanan normalleşmenin ardından son günlerde artış gösteren korona virüs vakaları Manisa’da da kendini göstermeye başladı. Salgın boyunca Manisa merkezdeki tek pandemi hastanesi olan Manisa Merkezefendi Devlet Hastanesinde yaşanan yoğunluk sonrası Covid-19 testi pozitif çıkan ancak semptomları ağır olmayan hastalarını, Manisa Şehir Hastanesine sevk etmeye başladı.
Manisa Şehir Hastanesi salgın sürecinde sadece kendi hastanesinde testi pozitif çıkan hastaları tek bir serviste tedavi ederken yaşanan artış sonrası dışarıdan da hasta kabulüne başlamış oldu.
Manisa, maske ve sosyal mesafe kuralına uymadıkları gerekçesiyle en çok ceza uygulanan 4. il konumunda bulunurken, yetkililer her fırsatta maske, sosyal mesafe ve hijyen kurallarına uyulması çağrısında bulunuyor.