İzmir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nde, 17 Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’yle ilgili video konferans yöntemiyle toplantı düzenlendi. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin konuşmacı olarak yer aldığı toplantıya, Türkiye’den ve yurt dışından çok sayıda sivil toplum örgütü ile sektör temsilcisi katıldı. Toplantının açılışında katılımcılara, çölleşmeyle mücadele konulu kamu spotu izletildi.
Bakan Pakdemirli, 1994 yılında imzalanan Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi’nin 25’inci yılını geçen sene Türkiye’de dünyanın farklı ülkelerinden temsilcilerle ve çeşitli etkinliklerle gerçekleştirdiklerini hatırlattı. Pakdemirli, geçen yıldan bu yana dünyada çok şeyin değiştiğine dikkati çekti. Küresel ısınma, iklim değişikliği, çölleşme ve kuraklık gibi insanlığa ait sorunların literatürüne bir de ‘küresel salgın’ kavramının eklendiğini anlatan Pakdemirli, büyük bir küresel salgınla, mücadele sürecine girildiğini kaydetti.
Bakan Pakdemirli, “Covid-19, bütün insanlığı ekonomik, sosyolojik, psikolojik ve bilhassa sağlık açısından hayati bir imtihana tabi tuttu. Pek çok alışkanlığımız değişti. Hürriyetimiz dahi zaman zaman sınırlandı. Dünyada yağma görüntülerine, sağlık skandallarına şahit olduk. Ancak hamdolsun sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde devlet olarak güçlü bir irade ortaya koyduk” dedi. Salgının yalnızca halk sağlığı krizi gibi olmadığını dile getiren Pakdemirli, tabiata, özellikle de toprağa ne kadar bağımlı olunduğunun hatırlandığını söyledi. Toprağın değiştirici, dönüştürücü ve yenileyici gücünün beslenmeden sağlığa, ekonomiden sosyal hayata kadar bütün politikaları belirlediğini anlatan Pakdemirli, çölleşme ve arazi tahribatının da hafife alınacak bir çevre problemi olmadığını söyleyerek, geri dönülmez sonuçları olan, beraberinde köklü sosyal sarsıntıları getiren büyük bir problem olduğunu ifade etti.
Bakanlık olarak Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi desteğiyle yürüttükleri küresel iş birliğinden büyük memnuniyet duyduklarını kaydeden Pakdemirli, “Ülkemiz ev sahipliğinde 2015 yılında gerçekleştirilen, Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi 12. Taraflar Konferansında (COP 12), Arazi Tahribatının Dengelendiği bir dünyaya ulaşmaya yönelik alınan kararların ardından ülkemiz, hedeflerini belirleyen ilk ülkelerden biri olmuştur. Konferansın ardından başlatılan Ankara Girişimi’yle de ülkelerin hedef oluşturma sürecine destek sağlanmıştır.
Ayrıca Bakanlık olarak, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı ile çeşitli projeler yürütüyoruz. Afrika ülkeleri, Orta Asya, Kafkaslar, Orta Doğu ve Balkanlardan oluşan 89 ülkenin uzmanlarına eğitimler verdik. Ve hem uluslararası arenada sorumlu ve ilgili bir şekilde faaliyetler yürüttük hem de ulusal alanda Bakanlık olarak çölleşme ve arazi tahribatıyla mücadelede çok büyük bir yol katettik” dedi.
TOPRAKLAR KARIŞ KARIŞ İZLENECEK
Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli, arazi tahribatının dengelenme kriterlerinin belirlenmesi ve izleme sisteminin yaygınlaştırılması üzerinde çalıştıklarını belirterek, 2019 yılında başlatılan Arazi Tahribatının Dengelenmesi, Yukarı Sakarya Havzası Projesi kapsamında, 2022 yılı sonuna kadar arazi tahribatını dengelemek için karar vericilere yol gösterecek bir karar destek sistemi kuracaklarını, toprakları arazi tahribatı açısından karış karış izleyeceklerini anlattı. Yukarı Sakarya Havzası’ndan öğrenilen iyi uygulama örneklerini ülke düzeyinde yaygınlaştıracaklarını söyleyen Pakdemirli, proje sonuçlarının arazi tahribatının dengelenmesi yaklaşımı açısından tüm dünyaya örnek olacağını söyledi.
Pakdemirli, “Bu uluslararası ilgi, tüm dünyanın çevre sorunlarına karşı uyanışa geçmesi, hepimiz için umut vericidir. Çünkü pandemi sürecinde daha iyi anladığımız bir şey var ki ülkelerin ekonomik gelişmişlikleri ne kadar iyi olursa olsun, herkes aynı felakete maruz kalmış ve salgından etkilenmiştir. Çevre problemleri de aynen böyledir. Ne sınır tanır ne de ekonomik gelişmişlik. Öyle ki dünyanın bir yerinde tahrip olan ormanın, hoyratça kullanılan kaynakların, verimliliğini kaybeden toprakların yol açtığı sonuçlar, kısa veya uzun vadede herkesi etkilemektedir” dedi.
Türkiye’nin sahip olduğu iklim ve topografya şartlarına bağlı olarak yüzde 22,5’inin yüksek çölleşme riski altında olduğunu anlatan Pakdemirli, çölleşmeyle mücadele etmeksizin kırsal kalkınmayı sağlamak ve fakirliği azaltmanın mümkün olmadığına dikkat çekti. Tedbirlerin gerekli olduğunun altını çizen Bakan Pakdemirli, “Son 18 yılda 5 milyon 402 bin hektar alanda çalışma yaparak, yaklaşık 4 milyar 700 milyon adet fidanı toprakla buluşturduk. ‘Geleceğe Nefes’ kampanyamızı milli bir fidan dikme seferberliğine dönüştürdük. 81 ilimizin tamamında sağlık çalışanlarımıza hediye ettiğimiz ‘Sağlık Kahramanları Hatıra Ormanı’ kampanyamız sürüyor. Bu vesileyle sizleri de, ‘gelecegenefes.com’ sitesinden fidan sahiplenmeye ve ‘#GeleceğeNefes olmaya davet ediyorum” dedi.
‘HOBİ BAHÇELERİ YASALARA UYGUN DEĞİL’
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile tarım arazilerinin, Türkiye genelinde ilçe bazında belirlenen ‘Yeter Gelirli Arazi Büyüklüğü’ altında bölünmesinin önüne geçtiklerini söyleyen Bakan Pakdemirli, toplam 1.6 milyon hektar alanın miras ve satış yolu ile hisselendirilmesini ve bölünmesini önlediklerini kaydetti. Konuşmasında hobi bahçeleri konusunda da bilgiler veren Pakdemirli, “Koronavirüs salgınından sonra toprağa artan ilgi nedeniyle tarım arazilerinin noter satışıyla hisseli olarak satışlarının yapılarak bu alanlar üzerinde izinsiz hobi bahçeleri oluşturulduğunu görüyoruz. Dikkatinizi çekmek istiyorum ki, noter aracılığı ile yapılan satışlarda arazinin değil, kooperatif veya şirketin hissesi satılmaktadır. Bu noktada vatandaşlarımızın noter satışı yapılan arazilerde hiçbir zaman hissedar olamayacakları ve tasarruf haklarının da bulunmayacağını, bu vesileyle bir kez daha belirtmek istiyorum. Hobi bahçeleri yasalara uygun olmayan bir faaliyet. Bu nedenle vatandaşlarımızın mağdur olmaması için bu konuda daha hassas davranmalarını rica ediyorum. Aksi takdirde cezai müeyyidelerle karşılaşmanın yanında, satın aldıkları taşınmazların yıkılması ile karşı karşıya kalabileceklerini hatırlatmak isterim. Yani daha açık bir şekilde ifade etmek gerekirse; biz ne aradaki aracılar kazansın diye tarım arazilerimizi çölleşmenin kucağına atabiliriz, ne suyumuzun bu kadar fütursuzca kullanılmasına müsaade edebiliriz, ne de insanımızın tarıma olan ilgisinin kullanılarak kandırılmasına göz yumabiliriz” dedi.
14.5 MİLYON HEKTARDA TOPLULAŞTIRMA HEDEFİ
Arazi tahribatının hızlı ilerlediği illerdeki ovaları koruma altına aldıklarını söyleyen Bakan Pakdemirli, 7 milyon hektar alana sahip, 265 ovanın tarımsal SİT alanı ilan edildiğini belirtti. Pakdemirli, koruma altına alınan ova sayısını, 2023 yılına kadar 300’e çıkarmayı hedeflediklerini ifade etti. Hibe ve kredilerle bugüne kadar 8,8 milyon dekar alanda damlama ve yağmurlama sulama sistemleri kurulmasını desteklediklerini dile getiren Pakdemirli, “Bugüne kadar 6,5 milyon hektar alanda toplulaştırma çalışması yürüttük. Hedefimiz, 2023 yılına kadar 8,5 milyon hektar alanda ve inşallah 10 yıl içerisinde de toplam 14,5 milyon hektar alanda toplulaştırma çalışmalarını tamamlamak” diye konuştu. Pakdemirli, pandemi sürecinde gıda arz güvenliği sağlamak amacıyla 24 ildeki yazlık ekilişe uygun alanlar için çiftçilere yüzde 75 hibe ile tohum dağıtarak bu alanları üretime kazandırdıklarını söyledi. Tarım Orman Akademisi’nde toprağın korunması ve erozyonla mücadele konularında birçok eğitim içeriğini kullanıcılara açtıklarını anlatan Bakan Pakdemirli, tarımsal üretimin her alanına ilişkin eğitim verileceğini belirtti. Bakanlık olarak geçen ay Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile ‘Gıdanı Koru Sofrana Sahip Çık’ kampanyası gerçekleştirdiklerini anlatan Pakdemirli şöyle devam etti:
“Bu kampanyayı oldukça önemsiyoruz. Çünkü ülkemizde maalesef her yıl 18,8 milyon ton gıda çöpe gidiyor. Fakat isabetli bir farkındalık oluşturduğumuz takdirde, ülkemizdeki gıda kayıpları ve israfında gerçekleştirilecek sadece yüzde 2’lik bir iyileşme, 10 milyar lira tasarruf demek. Bu da yine 360 bin ailenin, 1 yıllık asgari geçim rakamına karşılık gelmektedir. Bu nedenle artık ‘Gıdanı Koru, Sofrana Sahip Çık’ diyoruz”
‘SOSYAL MEDYADAN GENÇLERE ULAŞILACAK’
Konuşmasının ardından soruları yanıtlayan Pakdemirli, Türkiye’nin kurak ve yarı kurak iklim koşullarına sahip olduklarına dikkat çekerek ağaçlandırma çalışmaları ve ağaç bitki türlerinin tespiti çalışmalarını yaptıklarını ifade etti. Hayvansal üretim açısından marjinal alanlarda yetişebilecek baklagiller, buğdaygiller ve yem bitkilerinin belirlenmesi çalışmalarının yapıldığını anlatan Pakdemirli, gençleri tarımsal üretime katmak için yapacakları çalışmalarla ilgili şunları söyledi:
“Gençler sosyal medyaya meraklı. Oyunlar oynayarak ödül kazanacaklar. Bakanlığın kamplarında dalış imkanları sunacağız. Tablet hediyesi ve 100’er fidan dikimi sunacağız. Sosyal medya üzerinden yeniçağın kavramları ile oyunlarla bilinçlenmeleri, eğlenmeleri ve ödül kazanmalarını sağlayacağız.”
Bakan Pakdemirli, daha yeşil bir Türkiye hedefiyle yola çıktıklarını hatırlatarak 3 kıtada çevre ülkelere ormancılık desteği verildiğini açıkladı. Orman varlığını artırırken ormanları yangınlardan korumak için çalıştıklarını söyleyen Pakdemirli, yazın gelmesiyle birlikte nefes almak için vatandaşların orman alanlarına gittiğini belirtip, dikkatli ve duyarlı olunması gerektiği konusunda uyarılarda bulundu. Artan ziyaretçiler için teşkilatların teyakkuzda olduğunu anlatan Bakan Pakdemirli, ormanları korumak için görevleri başında canlarını feda eden orman görevlilerini rahmetle andı. Orman yangınlarında yanan yaban hayatı ve biyolojik çeşitliliğin önemine dikkat çeken Pakdemirli, “Orman yangınları sonrası yanan yalnızca ağaç değil, mevcut ekosistem içindeki yaban hayatı ve biyolojik çeşitlilik yani bir sistem yok olmaktadır. Yanan her ağacın yerine 10 fidan dikiyoruz. Ancak yaban hayatı ve biyolojik çeşitlilik, yani ekosistem eski haline gelmesi uzun yıllar almaktadır” dedi. Bakanlık olarak 57 yılda yapılan ağaçlandırmanın 1.5 katını, son 18 yılda yaptıklarını ifade eden Pakdemirli, yanan ormanların 40 misli kadar alanı ağaçlandırdıklarını kaydetti. 2002 yılından önce, yılda 75 milyon fidan üretilirken son 18 yıldır, yıllık ortalama 350 milyon fidan üretildiğini açıklayan Bakan Pakdemirli şöyle devam etti:
“2002 öncesinde ülkemiz yüzölçümünün 4’te 1’i orman iken, bugün yüzölçümümüzün 3’te 1’ini ormanlık alana ulaştırdık. Yani orman varlığımızı 18 yılda, 1.8 milyon hektar alan artırdık. Ve bugün hamdolsun, 1.5 kat Kıbrıs Adası büyüklüğünde orman alanını ülkemize ve milletimize kazandırmış olduk. Ülke olarak, Akdeniz kuşağındayız. Bu konumdan dolayı orman yangın bakımından risk oranı yüksek bir bölgedeyiz. Orman yangınları doğal bir afet. Bu doğal afet ile karşılaşmamak için gerekli her türlü tedbiri almaktayız. Bununla birlikte; yangın çıkması durumunda hızlı ve etkin bir şekilde müdahale etmek için hazırlıklarımızı yapıyoruz. Yazın köz üzerinde kışın buz üzerinde mücadele veriyoruz.”
’11 BİN 500 YANGIN GÖNÜLLÜSÜ VAR’
Türkiye’de 2019 yılında en büyük yangının sadece 2 günde söndürüldüğünü anlatan Bakan Pakdemirli, 22.7 milyon hektarlık orman varlığının 12.5 milyonu yani yaklaşık yüzde 55’inin riskli ve yangına çok hassas bölgede yer aldığını söyledi. Orman yangınlarıyla mücadele stratejinin 3 önemli ayağı bulunduğuna dikkati çeken Bakan Pakdemirli, önleme, söndürme ve son olarak rehabilitenin önemine dikkat çekti. Orman yangınları ile mücadelede nitelikli bir insan gücüne sahip olduklarını anlatan Pakdemirli, “10 bin 500 yangın işçisi, 3 bin teknik personeli, 5 bin memuru, 11 bin 500 yangın gönüllüsü her an tetikte bekliyoruz” dedi. Orman yangınları ile mücadelede güçlü kara araç gücü bulunduğunu da belirten Bakan Pakdemirli şöyle devam etti:
“1072 arazöz, 281 su ikmal aracı, 586 ilk müdahale aracı, 185 dozer ve 473 diğer araçlardan oluşuyor. Tabi sadece karadan değil, havadan da sahaya hakim olmalıyız. Teknoloji ile sahayı entegre eden yenilikçi çözümleri üretiyoruz. Orman yangınları ile mücadele hava araç gücümüz ise; 2 amfibik uçak, 1 yönetim uçağı, 27 su atar helikopter, 6 idari helikopter, 1 İHA’dan oluşuyor. Orman yangınlarıyla mücadelede havadan müdahale stratejimiz 90’lı yıllardan beri ülkemizin coğrafi şartlarından dolayı helikopterlerle planlanmıştır. Helikopterlerin sık yapılan su kaynakları sayesinde daha verimli çalışması sağlanmıştır. Şimdilik uzay aracı hariç her teknolojiyi kullanıyoruz. Ormanlarımızı artık İHA ile gözetliyoruz. Bu sayede sahadan alınan görüntüler canlı olarak yangın yönetim merkezi ile paylaşılarak, yangınlara daha etkin ve hızlı müdahale fırsatı oluşacaktır. İHA 24 saat uçarak gece ve gündüz, 23 bin fit yükseklikte bulunduğu noktadan 3.5 milyon hektarlık orman alanını gözetleyerek, 361 yangın gözetleme kulemizin yaptığı görevi yerine getirmektedir. Bu sayede zaman ve kaynak tasarrufu sağlanacaktır.”
Türkiye’de çıkan orman yangınlarının yüzde 88’inin insan kaynaklı olduğunu vurgulayan Bekir Pakdemirli, “Ormanlar 83 milyonun, hepimizin. Ateş yakarken, mangal yakarken çok ciddi sonuçlar doğuyor. İhmal, kasıt yüz yıllık ormanı yok ediyor. Son 10 yılda çıkan ortalama yangın sayısı yıllık 2 bin 200, zarar gören alan ortalaması ise 7 bin 330 hektardır. Bu nedenle ormanlarımıza gözümüz gibi, gönlümüz gibi, akciğerlerimiz gibi özenle bakmaya dikkat edeceğiz” dedi. Bakan Pakdemirli yangına müdahale süresinin 2003 yılında 40 dakika iken, önce 15 dakikaya, 2019 yılında ise 12 dakikaya indirildiğini kaydetti. 2023 yılı sonuna kadar teknoloji kullanımının arttırılacağını anlatan Pakdemirli bu süreyi 10 dakikaya indireceklerini sözlerine ekledi.
‘YANAN HİÇBİR ORMAN ALANI BAŞKA BİR AMAÇ İÇİN KULLANILMAMIŞTIR’
Anayasa’nın 169. maddesi gereği, yanan orman alanlarının güvence altında olduğunu söyleyen Bakan Pakdemirli şöyle devam etti:
“Bugüne kadar yanan hiçbir orman alanı başka bir amaç için kullanılmamıştır ve kullanılmasına bundan sonra da müsaade edilmeyecektir. Yani yansa dahi sen orayı ağaçlandırmakla mükellefsin. Ormanda sadece ağaç yok. Bitkilerden, hayvanlardan oluşan koskoca bir cennet, koskoca bir alem var. Bu hassasiyetle; orman varlığımızı artırmakla ilgili çok ciddi bir hedefimiz var. Bu hedef, dünyada yaşayan her bir insan için bir tane ağaç dikme, fidan dikme hedefi. Böylece orman varlığımızı daha da artırarak, dünyada bir veya ikinci sıraya oturmaya özellikle çalışacağız.” Bakan Pakdemirli’nin konuşmasının ardından orman yangınları konusunda farkındalık oluşturmak için hazırlanan kamu spotu izletildi. Pakdemirli, bu kamu spotunda destek veren sanatçılara da teşekkürlerini iletti.
Törende konuşan Orman Genel Müdürü Bekir Karacabey de teşkilat olarak 1839 yılından beri daha yeşil bir Türkiye için canlarını dişlerine taktıklarını ifade etti. Türkiye’nin orman varlığını artıran nadir ülkelerden biri olduğuna dikkat çeken Karacabey, “Orman varlığını artıran ülkeler sıralamasında dünyada 3’üncü sıradayız. 11 Kasım 2019’da başlatılan ‘Geleceğe Nefes Projesi’ ile 83 milyon vatandaşın el ele vermesiyle ülkemizin orman varlığını artırdık. Orman varlığımız 8 kat arttı. 2023 yılı için ülke topraklarının yüzde 30’unu orman varlığıyla kaplamayı hedefledik. Bunun için hazırlıklarımızı tamamladık” diye konuştu.