Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’un Başkan Donald Trump yönetimindeki Beyaz Saray’da geçirdiği 17 ayı anlattığı “Olayın Olduğu Oda” (The Room Where It Happened) adlı kitabı bugün yayımlandı.
Trump yönetimi, Beyaz Saray tarafından yapılan incelemenin henüz tamamlanmadığı ve çok sayıda gizli bilgiyi ifşa ettiği gerekçesiyle kitabın yayınlanmasına engel olmaya çalışmıştı. Ancak Federal Mahkeme, yapılan itirazı reddetmişti.
Bolton’un kitabı, henüz piyasaya çıkmadan, alınan ön siparişlerle birçok ülkede Amazon’un en çok satan kitaplar listesinde bir numaraya yerleşmişti.
ABD basınında kitabın yayınından önce yer alan haberlerde, kitabın Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında Halkbank konusunda geçen konuşmalar geniş yer bulmuştu.
Ancak Bolton kitabında, Halkbank hakkındaki yargı süreciyle ilgili yapılan değerlendirmeler ve Trump ile Erdoğan arasında diğer bazı görüşmelerin yanı sıra ABD vatandaşı Pastör Andrew Brunson’ın tutukluluğu, Suriye iç savaşı ve S-400 konusuyla ilgili kendi tanıklığına ve bazı iddialara da yer veriyor.
BRUNSON’IN YARGILANMASIYLA İLGİLİ SÜREÇTE NELER YAŞANDI?
John Bolton, kitabında Erdoğan’ın Brunson’ı “pazarlık kozu” olarak kullanmak istediğini öne sürdü.
Kitapta, Erdoğan’ın Ağustos 2018’de Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de düzenlenen NATO zirvesinin ardından Halkbank ve S-400 satın alımı nedeniyle uygulanması muhtemel yaptırımları görüşmek üzere Trump’ı aradığı belirtildi ve şu ifadelere yer verildi:
“Devam eden soruşturma, Erdoğan ve ailesinin Halkbank’ı kendi kişisel çıkarları için kullandığı ve damadını Maliye Bakanı olarak atamasının ardından bunun daha da arttığı yönündeki iddialar nedeniyle Erdoğan’ı yakından ilgilendiriyordu. Erdoğan’a göre, Halkbank’a yöneltilen suçlamaların arkasında (Fethullah) Gülen ve ‘hareketi’ vardı. Dolasıyla ailesinin giderek zenginleşmesinin ötesinde, tüm bunların kendisine yönelik bir komplonun parçası olduğunu düşünüyordu.
“Amerikal savcıların, Halkbank davasını düşürmesini istiyordu. Ancak artık savcılar bir kere kanca atmış olduğu için bu ihtimal oldukça düşüktü.
“Son olarak, Erdoğan, Ankara’nın Rusya’dan S-400 hava savunma sistemini satın almasından dolayı Kongre’de bekleyen F-35’lerin Türkiye’ye satışının durdurulmasını öngören tasarıdan endişeliydi. Bu satın alımın tamamlanması halinde, bu işlemin gerçekleşmiş olması 2017 yılında çıkartılan bir yasa uyarınca Türkiye’ye yaptırım uygulanmasını zorunlu kılıyordu. Özetle, Erdoğan’ın endişe edecek çok şeyi vardı.
“Ancak, Trump’ın talepleri ise çok azdı: Erdoğan’ın kendisine söz verdiğini düşündüğü gibi, Brunson ne zaman serbest bırakılarak, Amerika’ya dönebilecekti. Erdoğan sadece yargı sürecinin devam ettiğini ve Brunson’ın hapiste değil, ev hapsinde olduğunu söylemişti.”
Brunson, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından Fethullah Gülen Yapılanması ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle tutuklanmıştı. Yapılan yargılamanın ardından Brunson “örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı ancak cezaevinde geçirdiği süre yeterli görülerek, serbest bırakıldı ve hakkında yurtdışı çıkış yasağı kaldırıldı.
Brunson, ABD’ye geri döndü ve Beyaz Saray’da Trump ile bir araya geldi.
Bolton, Trump’ın hatalı bir şekilde Erdoğan’ın sözlerini Brunson’ın ülkesine dönmesine izin verilmeyeceği biçiminde yorumladığını ve öfkelendiğini belirtti. Bolton, Trump’ın “İşte bu yüzden kimse Erdoğan ile iş yapmıyor” dediğini öne sürdü.
Kitapta, Trump’ın ABD’nin, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yaptırım uygulamasına karşılık olarak Türkiye’nin de benzer bir karar almasının “küçük düşürücü bir hamle” olarak yorumladığı da öne sürüldü.
Bolton, “Amerika ile gerilimin artmasından kaygılanan Türkler, Brunson’a karşılık Halkbank hakkındaki soruşturmanın düşürülmesi gibi bir çıkış noktası aradı ya da en azından biz aradıklarını zanettik. En hafif tabiriyle bu çok uygunsuz bir durumdu ancak Trump, Brunson’ın (Türkiye’den) çıkmasını istiyordu. Dolayısıyla (ABD Dışişleri Bakanı Mike) Pompeo ve (Hazine Bakanı Steve) Mnuchin muhataplarıyla müzakere etmeye başladı. Ben, Mnuchin ve Pompeo yaptığımız üçlü değerlendirmelerde, bunun Adalet Bakanlığı’na bağlı New York Güney Bölgesi Savcılığı’nın tam mutabakatı olmadan sağlanamayacağı konusunda hemfikir olduk” yazdı. Kitapta, böyle bir anlaşmayı savcılığın “haklı olarak” kabul etmediği aktarıldı.
Bolton, bu dönemde Trump’ın damadı Jared Kuchner’in devreye girerek, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ı telefonla aradığını da ifade etti.
Kitapta yer alan iddialara göre, Trump, Almanya Başbakanı Merkel ile yaptığı görüşmede Türkiye’ye birkaç gün içerisinde “çok sert yaptırımlar” uygulayacağını söyledi ve bu dönemde Katar da Brunson konusunda bir anlaşma sağlamak için yardımcı olmayı önerdi.
Bolton, Brunson’ın serbest kalmasının Trump’ı “çok mutlu ettiğini” ve kendisiyle Beyaz Saray’da görüşmek için talimat verdiğini de aktardı.
TRUMP, ERDOĞAN’IN SURİYE’NİN KUZEYDOĞUSUNA OPERASYON İSTEĞİNE NE YANIT VERDİ?
Türkiye, Ekim 2019’da Suriye’nin kuzeydoğusundaki Kürt gruplara yönelik Barış Pınarı Harekatı’nı başlattı. Ancak bu harekattan önce uzun bir süre boyunca Türkiye, “terörle mücadele” kapsamında bu bölgeye bir operasyon yapmak istediğini söylüyordu.
Bolton, Trump’ın konuşmanın başında Erdoğan’a Halkbank konusunda bir anlaşma sağlanmasına çok yakın olduklarını ve bu süreci Albayrak ile birlikte yürüteceklerini söylediğini aktararak, konuşmayla ilgili şunları yazdı:
“Erdoğan, çok ama çok minnettar oldu. Hatta İngilizce bile konuştu. Sonra konuyu Suriye’ye getirdi. Erdoğan, Türkiye’nin ulusal güvenliğine tehdit olarak tanımladığı ve Washington ile Ankara arasındaki ilişkileri zehirleyen YPG ve FETÖ terör örgütü konusunda Türkiye’nin beklentilerinin Trump tarafından bilindiğini söyledi.
“Yine de Erdoğan, gerçeğin aksine Amerika’nın 30-40 bin yeni savaşçı sağlamak başta olmak üzere YPG güçlerini eğittiğinden yakındı. Trump’ın siyasi iradesi ile ABD’nin sahadaki askeri faaliyetleri arasındaki tezatlıktan şikayet etti ve bunun da kafasında bazı soru işaretleri yarattığını söyledi. Erdoğan, Türkiye’nin hem IŞİD hem de PKK’dan kurtulmak istediğini söylemiş olsa da bana göre ‘PKK’ ifadesiyle genel anlamda Kürt savaşçıların tamamını kast ediyordu.”
Bolton’ın anlatımına göre, Trump, Erdoğan’a da Türkiye’nin IŞİD ile mücadeleyi üstlenmesi halinde Suriye’den çekilmeye hazır olduklarını söyledi. Trump aynı konuşmada Erdoğan’a askeri konularda Bolton ile, Halkbank konusunda da Mnuchin ile birlikte çalışmalarını söyledi.
Kitaba göre, bu konuşmadan yaklaşık 10 gün sonra Trump bir kez daha Erdoğan ile telefonda görüşmek istedi. Bolton, bu görüşmenin perde arkasına ilişkin şunları aktardı:
“Trump, Erdoğan’a birincisi Suriye’deki ABD askerlerine saldırmayın, ikincisi de Kürtleri değil, IŞİD’i hedef alın mesajı vermek istedi. Her ikisi de çok doğru noktalardı ancak Erdoğan’la bir önceki konuşması ve ondan sonra yapılan açıklamalar bunların hayata geçirilme olasılığını düşürüyordu.
“Hal hatır sorma ve açılış cümlelerinden sonra, Trump ilk olarak Erdoğan’a IŞİD’den kurtulmasını istediğini ve Türkiye’nin ihtiyacı olması halinde destek vereceklerini söyledi. İkinci olarak, Erdoğan’a IŞİD’le mücadelede kendi saflarından birçok kişiyi kaybetmiş olan Kürtlerin peşine düşmemesini ve onları öldürmemesini söyledi.
“Türkiye ve Kürtlerin kalan IŞİD güçlerinin peşine birlikte düşmeleri gerekiyordu. Trump, bu stratejinin Erdoğan için değişim olacağının farkında olduğunu söyledi ancak ABD’de Kürtlere büyük bir destek olduğunu vurguladı. Bundan sonra Trump, çok önemli bir dönüm noktası olduğunu düşündüğü bir konuyu gündeme getirdi: ABD ile Türkiye arasındaki ticaretin artırılması.
“Bunun üzerine Erdoğan, Kürtleri sevdiğini, Kürtlerin de kendisini sevdiğini söyleme zahmetine katlandı ancak YPG-PYD-PKK’nın Kürtleri manipüle ettiğini ve temsil etmediklerini söyledi. Hükümetinde Kürt milletvekilleri ve bakanlar olduğuna, Kürtlerine kendisine büyük bir sevgisi ve sempatisi olduğuna ve kendisinin Kürt bölgelerinde büyük mitingler düzenleyebilen tek lider olduğuna dikkat çekti. Teröristler dışında kimseyi öldürmek istemediğini söyledi.
“Tüm bu lafları daha önce de duymuştuk ve bu, tipik bir Erdoğan rejimi propagandasıydı.”
Bolton bu görüşmeden birkaç hafta sonra Ocak 2019’da Türkiye’ye geldi. Kitabında, Erdoğan’ın TBMM’de konuşma yapacağı gerekçesiyle kendisiyle görüşmesini iptal ettiğini belirtti.
Bolton, “Dönüş yolunda Pompeo’ya Türkiye temaslarımla ilgili bilgi verdim. Türkiye ile Kürtler konusundaki görüşlerimizin uzlaştırılamaz olduğu ve Türkiye’nin ‘gerçekten çok dikkatli’ davranması gerektiği konusunda görüş birliğine vardık” yazdı.
ERDOĞAN HAKKINDA HANGİ DEĞERLENDİRMELER YER ALIYOR?
Bolton’ın kitabında Erdoğan hakkında genel olarak olumsuz sıfatlar kullandığı görülüyor.
Erdoğan’ı “radikal İslamcı” olarak nitelendiren Bolton, göreve ilk başladığı dönemlerde Suriye hükümetinin kimyasal silah kullandığı iddiaları üzerine bu ülkeye bir hava operasyonu düzenlenmesi gündeme geldiğinde Erdoğan ile Trump’ın yaptığı bir telefon görüşmesine katıldığını aktardı.
Bolton, “Erdoğan görüşmesi ise ayrı bir deneyim oldu. Kendisini dinlerken, ki her zaman arada tercüman olur, Roma’daki balkonundan konuşan Mussolini’yi dinliyormuşum gibi hissediyordum. Tek farkı, telefonda aynı ton ve ses düzeyiyle konuşan kişi Mussolini değil, Erdoğan’dı” dedi.
Bolton, kitabının bir bölümünde sadece Beyaz Saray’daki bazı üst düzey yetkililerin değil, Avrupalı ve Orta Doğu’daki ABD müttefiki bazı ülke liderlerinin de Erdoğan konusunda Trump’ı uyardıklarını ancak Trump’ın bu uyarıları ciddiye almadığını öne sürdü.
Bolton, “Trump, Brunson olayından kısa bir süre sonra yine ‘kanka’ moduna döndü. İşin ilginç tarafı, medyanın Trump’ı duygusal açıdan Müslüman karşıtı olarak tanımlamasına karşın, Avrupa ve Orta Doğu’daki bazı önemli müttefik liderlerin ve kendi danışmanlarının ısrarlı çabalarına karşın Erdoğan’ın kendisinin radikal bir İslamcı olduğu gerçeğini bir türlü kavrayamadı. Erdoğan, Türkiye’yi Kemal Atatürk’ün laik devletinden çıkararak İslamcı bir devlete dönüştürmek için uğraşıyordu. Müslüman Kardeşlere ve Orta Doğu’daki diğer radikallere destek veriyor, Hamas ve Hizbullah’a finansal destek sağlıyor, İsrail’e karşı aşırı derecede düşmanca davranıyor ve İran’ın ABD yaptırımlarını delmesine yardımcı oluyordu. Ancak bunların hiçbirisi Trump üzerinde etkili olmuyordu” dedi.
ABD’de Cumhuriyetçi Parti’yi destekleyen, muhafazakar kesimin dış politika konusundaki en önemli isimlerinden biri olan Bolton, Nisan 2018 ile Eylül 2019 arasında Trump yönetiminde Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevinde bulundu.
Cumhuriyetçi başkanlar döneminde önemli görevlerde bulunan Bolton, geçmişte ABD’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliği ve Adalet Bakan Yardımcılığı pozisyonlarında da görev yapmıştı.