Kendi imkanlarıyla çektiği yemek videoları ile milyonlarca kez izlenen 17 yaşındaki bir gencin sosyal medya hesabının kapatılmasının ardından yaşadığı hayal kırıklığı, gözleri kısa sürede şöhrete ulaşan çocuk ve genç “Youtuberlar”ın çeşitli nedenlerle bunu kaybedince yaşadığı ruhsal zorluklara çevirdi.
Çocuk ve genç içerik üreticilerinin bu mesleği hem ruh hem bedenen sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesi için bu konuyla ilgili kuralların, çeşitli kanunların ve mevzuatların belirlenmesi gerektiğini belirten uzmanlar, ebeveynlerin çocukları doğru yönlendirmesi gerektiği uyarısını yaptı.
Çocuk ve gençler üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan sosyolog yazar Erol Erdoğan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, internet ve dijital mecralarla ilgili yetişkinlerden daha çok çocuk ve gençlerin bilgili olduğu anlattı.
Bu yaş grubundakilerin “Youtuberlık” gibi hobilerle uğraşmasının çok doğal olduğunu ifade eden Erdoğan, “Bence bu süreci tamamen yasaklayacak yöntemlerden ziyade iyileştirilmesini sağlamak, mevzuatını oluşturmak ve çok geç kalmadan bir meslek olarak tanımı sağlamak gerekir. Prensip, kültür ve ahlakını belirlemek daha doğru olacaktır.” dedi.
Erdoğan, son 20-30 yıldır oluşan mesleklerin ardından mevzuatlarının geldiğini, “Youtuberlık mesleğinin” de buna benzer olduğunu dile getirerek, bu alanda sivil toplum kuruluşlarının kurulmasının çok yararlı olacağını belirtti.
“Kendini adeta elinden oyuncağı alınmış gibi hissediyor”
İletişim Fakültelerinin yeni medya bölümlerine bu alanda görevler düştüğünü dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti.
“Dijital kültürü, basın meslek ilkeleri ve iletişim prensipleri çerçevesinde Youtuberlık konusunda bazı uygulamaların yapılması gerekiyor. Böylelikle ortaya çıkan gençlerin çabası iyi bir alana kanalize edilmiş olur. Hem Türkiye hem de gençler için faydalı hale getirilmiş olur. ‘Bu alanda hukuk gerekmez, ahlak gerekmez, burası mevzuatın dışında’ gibi bir mantıkla algılandığı için burada her şeyin mümkün olduğu kanısına varılıyor. Sanal dünyada ‘Yalan olabilir, montaj mümkündür, sahte hesap kullanabilirsin, trollük yapabilirsin’ gibi anlaşılıyor. Oysa kültür ve ahlak olarak tüm toplum ve dijital kullanıcılar açısından bazı ilke ve kuralların benimsenmesi gerekir. İnternet mecrası ve dijital alanlar bizim gerçek hayatımızın bir parçasıdır. Kesinlikle normal hayatta bizi bağlayan değerler ve prensiplerin sanal dünyada da bizi bağlaması gerekir. Toplum olarak bunu kabul edersek daha fazla otokontrol ve bilimsel prensipler devreye girecektir. Böylece iyileşme daha hızlı şekilde sağlanacaktır. Youtuberlık mesleği, çocuk ve gençlerin kendilerini ifade etmesi, modern dünyada yeni bir meşgale ve hobi anlamında önemli fakat bunu iyileştirici, doğru yerlere kanalize edici bir yöntemin ve politikanın yürütülmesi gerekir.”
“Youtuberlığı elinden alınmış ya da binlerce takipçili hesabı kaldırılmış bir çocuk ya da genç psikolojik sorunlara yakalanabiliyor. Adeta elinden oyuncağı alınmış biri gibi kendini hissediyor.” diyen Erdoğan, bu konuda ailelerin ve çevrenin dikkatli hareket etmesi gerektiğini vurguladı.
Erdoğan, “Zaten o gencin Youtuberlık mesleği elinden alınmasa bile, ahlaki çizgileri net olmayan, mevzuatı net olmayan, kültürü ve geleneği oluşturulmamış bir meslek psikolojik ve sosyolojik sorun olarak devam ediyor. Burada aslında toplum ve birey açısından bir sorun var.” değerlendirmesini yaptı.
Başakşehir Belediyesi’nde “Youtube Akademi” ismiyle bir çalışma yapıldığını, bu alanda eğitimler verildiğini ifade eden Erdoğan, bunun ulusal politika haline dönüştürülmesi gerektiğini kaydetti.
Nitelikli takipçi
“Şehir Engel Tanımaz” adlı kanalıyla Türkiye’nin görme engelli “ilk” YouTuber’ı olan 27 yaşındaki Yunus Emre Polat ise sosyal mecralarda bu tür mesleklerin Türkiye’de gelişme aşamasında olduğunu söyledi.
Polat, köyde büyüyen çocuğun şehre giden tek vasıta olan otobüsün şoförü olma hayalini taşıdığını, rol model olarak onu benimsediğini ifade ederek, “Şehirlerde dünyaya ulaşan vasıtamız internet olduğu için çocuk ve gençlerin önündeki tek örnek internetteki kişiler oluyor. Çocukları ellerine verilen tabletlerde, blogger, Youtuber ve fenomen diye tabir ettiğimiz kişiler mevcut. Çocuğun önündeki rol modeller, bu mesleklerden oluyor.” ifadelerini kullandı.
Koronavirüs sürecinde ilişkilerinin zayıflamasının çocukları sanal dünyaya ve dijital arkadaşlıklara yönlendirdiğini dile getiren Polat, Youtuberlık mesleğini yapan kişilerin her haliyle rol model olması gerektiğini bildirdi.
Polat, sanal aleme kendisini kaptıran kişilerin gerçek hayattaki basit işlemleri yaparken bile zorlandığına şahit olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:
“Ben kendi adıma nitelikli takipçi taraftarıyım. ‘Onlarla bağ kurabiliyor muyum, onların durumlarından haberdar mıyım?’ diye kendime soruyorum. Eskiden popüler kültür ses sanatçılarından oluşuyordu. Ünlü olmak için Unkapanı’ndaki plakçılar çarşısında kaset yapmak gerekiyordu. Şimdilerde dijital medya ile beraber becerilerini göstermek ön plana çıktı. Şimdi takipçisi olana popüler olarak bakarken geçmişte evinde oyun konsolu ya da atarisi olan çocuk ve gençler ilgi görüyordu. Youtuberlık mesleğinden tabii ki para ya da şöhret kazanılıyor ama bir mühendislik ya da doktorluk gibi de değil. Çocuk ya da gençler buna rağmen bu mesleği benimsiyorsa üniversitelerin yeni medya bölümlerini okusunlar. Akademik dünyada unvana ya da eğitime kavuşsunlar.”
Engellilerin sosyal medyada seslerini duyurmaya çalıştığını, bu yolda videolar çekmeye çalıştıklarını anımsatan Polat, ilkokul çağına gelmemiş çocuklarını maddi ve manevi getiri için Youtube’ta video çekmesinin sakıncalı olduğunu belirtti.
Polat, sözlerini şöyle tamamladı:
“Çocuk kanallarının bazıları artık Youtube tarafından kapatılıyor. Hatta bu mecranın bir kadın yöneticisinin çocuklarına Youtube videoları izlettirmediğine yönelik haberleri de okuduk. Buralarda çok fazla vakit geçirmek çocuklarda sosyal kaygıyı da artıyor. Bundan dolayı yeni sistemde ebeveyne çocukların hangi videoları izlemesi gerektiği, bunun izlenme süresi ve diğer etmenlerle bilgilendirici filtreler yer alıyor. Çocuklara, bazı videoların kurgu olduğunu, dizi ve sinema gibi bazen yaşanmamış olayları aktarabildiğini anlatmak gerekiyor. Çünkü çocuklar videolarda izledikleri her şeyi gerçek sanarak, evde denemeye çalışıyorlar. İyi bir ebeveynin aynı zamanda iyi birer dijital rehber olması gerekiyor.”